Bizler “The Walking Dead”(Yürüyen ölüler) iz: Sosyal bulaşma teorisi ve kolektif davranış

Cadılar Bayramı kutlamaları ve The Walking Dead'in Sezon prömiyeri için hazırlıklar sürerken, Jesse Weiss, Sosyal bulaşma Teorisini mantıksız grup davranışını açıklamak için kullanıyor. Zombileri, korkutucu insan topluluklarının nasıl olabileceğine dair bir metafor olarak kullanıyor.
George için…

Temmuzda, milyonlarca insan korku filmi ikonu George A. Romero’nun yasını tuttu. Yaşayan Ölülerin Gecesi (Night of the Living Dead), Ölülerin Şafağı (Dawn of the Dead) gibi tüm zamanların en ufuk açıcı zombi filmlerinin senaristi ve yönetmeni olarak Romero, son on yılda kitaplara, televizyonlara ve filmlere egemen olan zombi çılgınlığını harekete geçirdi. Zombiler beni, Saturday Night Live’in ardından Creature Features(1970-76) adlı ortak yapım dizinin yayınlandığı günlerden beri daima cezbetmiştir. O günlerde, yerel televizyon kanallarında, SNL komedisini klasik korku filmlerinin dehşeti takip ediyordu. Wolfman (1941-Kurtadam), Creature from the Black Lagoon(Kara Gölün Canavarı-1954) ve Kont Drakula(1977) gibi canavarlarla ilk kez bu programlarda karşılaşmıştım. O dönem, Yaşayan Ölülerin Gecesi’ni ilk kez izlemiştim. Siyah beyaz, düşük bütçeli bir filmdi; biraz kalitesizdi ancak yine de çok korkunçtu. Ölmüş bir arkadaşınızın sırf sizi yavaşça takip ederek etinizi yemek için hayata dönmesi fikri, bir adamın küçük kanatlı bir memeliye yada yavru bir köpeğe dönüşmesi fikrinden daha korkutucuydu. Cumartesi gecelerinde aşina olduğum canavarlar arasında en fazla zombiler aklımda kalmıştır.

Zombilere dair

Zombiler çok ilginç canavarlardır. Çılgın bir bilim insanının bilgisine sahip değillerdir. Frankenstein’ın canavarı kadar güçlü değillerdir. Uzaylı işgalciler gibi şeytani bir motivasyona sahip değildirler. Tek başına, tek bir zombi çok fazla tehditkar değildir. Akılsız, sakar, hantal ve kafası kolayca karışan bir yaratıktır. Zombiler kendi başlarına çok az zarar verebilir ancak bir araya geldiklerinde çok tehlikeli olurlar. Popüler AMC televizyon dizisi The Walking Dead'in olağanüstü iyi vurguladığı nosyon işte bu nitelikleridir. Dizide tasvir edilen dünyanın karakterleri, arkadaşlarının ve sevdiklerinin yeniden canlanarak kendilerini öldürmeye çalışacağı gerçeğinin farkına varıp şoku atlattıktan sonra, zombileri sadece grup içindeyken tehdit olarak görmeye başlıyorlar. 

Sosyal bir virüs

The Walking Dead’in en iyi yaptığı şey, kolektif davranışın gücünü örneklendirmektir.  Grup dinamikleri her zaman sosyologların merakını uyandırırken, toplu davranış çalışması da tanınmış Amerikan Sosyolog Robert Park ve Herbert Blumer tarafından yakından incelendi. Bununla birlikte, pek çoklarının bilmediği üzere, Park ve Blumer, Fransız Rönesansı bilim insanlarından Gustave Le Bon'un çalışmalarından büyük ölçüde etkilenmiştir. Le Bon'un sosyal bulaşma teorisi, en çok Zombie türü tarafından temsil edilen bir grup davranışları teorisidir. Le Bon, aynı bir grup üyesinden diğerine yayılan virüs gibi, kolektif davranışın da bir grup aracılığıyla yayıldığına inanıyordu. Bu durumlarda, bireylerin mantıksız davrandıkları ve bazen şiddetli ve öngörülemeyen davranışlarda bulundukları gözlenir.

Herkes dönüşebilir

Bu tür bir kolektif davranış, çok yakın bir zamanda, kutlamaların şiddet olaylarına dönüşmesi ve protestoların kaos içinde gelişmesiyle birlikte görülmüştür. Bireysel olarak grubun üyeleri asla bu tür davranışlar göstermemişlerdir. Tek başına davranışları, iyi huyludur ve tehditkar değildir; ama grup haline getirildiklerinde, sosyal kontrol açısından ciddi bir potansiyel tehdit haline gelirler. Bu tam da herhangi bir zombi kıyameti filmi, televizyon programı yada sevdiğiniz kitaptaki felaketzedelerin yürüyen ölüleri canlandırma şeklidir. Tek başlarına, yavaş ve hantaldırlar; dikkatleri kolayca dağılır. Birlikte, çok güçlü, korkunç ve tehlikeli hale gelirler. Zombilerin bir zamanlar insan, ve hatta sevilen bireyler oldukları gerçeği, dönüşümlerini çok daha derin ve etkili kılar.

Yakın zamandaki şiddetli kolektif davranış vakalarının faillerinin her biri- o grubun içinde muhtemelen karakterlerine aykırı davranışlar sergilemiş- birilerinin sevdiği/yakını olan bireylerdir. Le Bon’un açıkladığı üzere, onları, kendi özgür iradelerini grubun iradesine teslim etmeye zorlayan bir virüs tarafından ele geçirilmiş hissi verirler. Sanki sosyal zombilermiş gibi. Bunu bu kadar korkutucu kılan şey, zombileri eğlence sektöründe böylesine etkili bir canavar haline getiren şeyle aynıdır... Kelimenin tam anlamıyla, herhangi birimiz olabilirler. Birçoğumuz bir grup ortamında o camları kıran, arabaları ters çeviren ve daha kötüsünü yapanlardan farklı davranacağımızı düşünmeyi seviyor olabiliriz; ancak gerçek şu ki, hiçbirimiz kolektif davranışın bulaşıcılığına bağışık değiliz. Birinci sezonun sonunda, The Walking Dead felaketzedelerinin keşfettiği şeyi anlamak korkutucu olabilir: Herkes taşıyıcıdır ve herkes dönüşebilir. 

Yazar: Jesse Weiss
Çeviri: Zeynep Şenel Gencer
Kaynak: http://sociologyinfocus.com/2017/10/we-are-the-walking-dead-social-contagion-theory-and-collective-behavior/

Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazı Türkçeye İngilizceden turkuazsemalar.blogspot.com tarafından çevrilmiştir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlali söz konusu olduğunda; turkuazsemalar.blogspot.com, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Bu metinde yer alan görüşler yazara aittir ve turkuazsemalar.blogspot.com’un editöryal politikasını yansıtmayabilir.



Yorumlar

Popüler Yayınlar