Bir durum komedisi Batı medeniyetinin çöküşünü nasıl tetikledi?

Matthew Perry, Jennifer Aniston, Courteney Cox, Matt Le Blanc, Lisa Kudrow ve David Schwimmer Star Friends’in 1999 sezonunda. (Fotoğraf Getty Images)





Eşimle birlikte Netflix’de sıklıkla izlediğimiz popüler bir TV programını tartışmak istiyorum. Bu bir aile babasının, bir bilim adamının, yanlış güruhla karşılaşmış bir dahinin hikayesi. Yavaş yavaş, kendini beğenmişliğinin etkisiyle karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılır. Talihsizlikler birbiri ardına gelir ve bir canavara dönüşür. Tabii ki, Friends’den ve onun trajik kahramanı Ross Geller’dan bahsediyorum. Siz bunu komedi olarak görebilirsiniz ama ben sizinle gülemiyorum. Bana göre Friends, entellektüel bir adamın aptal iş arkadaşları tarafından eziyete uğradığı Amerika’da entelektüalizm karşıtlığının ağır biçimde kucaklanılışının sinyalini veriyordu. Bunu benim bakış açımdan görseniz bile, önemli değil. Canlı stüdyo seyircisinden yükselen sürekli kahkaha yağmuru bizlere tepkilerimizin gereksiz ve önemsiz olduğunu hatırlatacak. Dizinin tema müziği bile önsezilerle doludur; bizlere hayatın doğası gereği aldatıcı, kariyer peşinde koşmanın gülünç, sefaletin hemen köşe başında ve evet, aşk hayatınızın berbat olduğunu olduğunu söyler. Ancak her daim aptallardan oluşan tayfanız yanınızda olacaktır.

Daha iyi hissetmiyor muyum? 

Belki de bunu konunun yabancısı olanlar için açmalıyım. Eğer 1990’ları ve 2000’lerin başlarını hatırlıyorsanız ve bir televizyon setiniz varsa, o zaman Friends’i hatırlarsınız. Friends, perşembe akşamları primetime’da yayınlanan, bir oyuncu ajansı tarafından toplanılmış en sevimli topluluğun rol aldığı, “ mutlaka görmeniz gereken” bir televizyon olayıydı: hepsi genç, orta sınıf, beyaz, hetereoseksüel ve çekici (ancak ulaşılabilir)ydi; ahlaki ve politik olarak uysal ve kolayca sindirilebilir şahsiyetlerle donatılmışlardı. Joey bir mankafa. Chandler sarkastik. Monica obsesif kompulsif. Phoebe ise bir hippiydi. Rachel, kahretsin, bilmiyorum—Rachel alışveriş yapmayı severdi. Ve bir de Ross vardı. Ross entellektüel ve romantikti. Nihayetinde, Friends seyircisi—kabaca 52.5 milyon kişi—Ross’a düşman oldu. Ancak dizideki karakterler baştan beri onunla bir yarış içindeydi. (birinci bölümde Joey’nin Ross için “ Bu adam merhaba dediğinde kendimi öldürmek istiyorum” dediğini hatırlayın.) Aslında Ross ne zaman ilgi alanları, çalışmaları, fikirleri hakkında bir şeyler söylemeye kalksa cümlenin ortasında ‘arkadaş’ larından biri mutlaka homurdanır ve Ross’un kadar sıkıcı olduğunu, zeki olmanın ne kadar aptalca olduğunu ve hiç kimsenin umursamadığını söylerdi. Canlı stüdyo seyircisinin kahkahalarını düşünün. Bu espri hemen hemen her bölümde, 10 sezon boyunca devam etti. Ross’u delirdiği için suçlayabilir misiniz? Ve aynı bir Yunan trajedisinde olduğu gibi, kahramanımız da önlenemeyen bir kehanete yakalandı. Dizinin yapımcıları, tanrıların değişmez sesi olarak, Ross'un alışverişçi Rachel a kalması gerektiğini düşündüler. Açıkça söylemek gerekirse bence daha iyisini hak ediyordu.

Ross’a neden sempati gösteriyoruz? 

Dizi, 2004’de bitti. Facebook’un kurulduğu, George W. Bush’un ikinci dönem için yeniden seçildiği, realite TV’lerin pop kültürde baskın bir güç haline geldiği, American İdol’ün ABD’nin bir numaralı programı olarak sekiz yıllık terör krallığının başlangıcına denk gelen, Paris Hilton’un kendi “yaşam tarzı markası”nı ‘yarattığı’ ve bir otobiyografi yayımladığı aynı yılda. Ve Joey Tribbiani bu dizinin devamı gibi olan bir yapımda çoktan yerini almıştı. 2004 yılı, tamamen pes edip aptallığı bir değer olarak kucakladığımız yıldı. Green Day grubuna sorun, Amerikan Idiot adlı albümleri 2004’de çıktı; ve Grammy ‘de En İyi Rock albümü ödülü aldı. Daha iyi denk düşemezdi. Ross’un kabul edilmeyişi, o mantığın sesi olarak cümlesinin ortasındayken Amerika’nın büyük kısmının inildeyişi, tarihte bir iz bıraktı. Evet, teorim, Friends’in batı uygarlığının çöküşünü başlatmış olabileceği yönünde. Deli olduğumu düşünebilirsiniz. Ama Ross’dan alıntı yaparak cevap verirsem: “Ah, öyle miyim? Aklımı mı kaçırıyorum? Çıldırıyor muyum?” Peki, aslen Friends’in pilot bölümünde fon müziğinin R.E.M’in “It’s the End of the World as We Know (And I Feel Fine)-Bildiğimiz dünyanın sonu ve ben iyi hissediyorum” adlı şarkısı olduğunu biliyor muydunuz? Kayıtsız bir mesajı olan, büyük ölçüde ihmal edilen keyifli bir şarkı.

2004’de öğretmenlik yapıyordum. Okulumuzun satranç kulübüne koçluk yaptım. Öğrencilerime sataşıldığına ve zorbalığa maruz kaldıklarına şahit oldum. Onları savunmak için elimden geleni yaptım, fakat her yerde olamazdım. Öğrencilerim zeki, ancak ciddi anlamda asosyal tiplerdi ve düşmanca, nahoş bir alandalardı. Diğer öğrenciler, her gün öğlen odamda buluşan satranç kulübü üyelerine tuzak kurmak için odamın dışında beklerlerdi. Kadrolu öğretmenlik yaptığım dönemde zorbaların korkulu rüyası ve ‘inek’ lerin savunucusu olarak ün yapmıştım. Size söyleyeyim: Zorbalar çok adi olabilirler, ama Bay Hopkins’in daha kötü olduğunu bilirlerdi. Belki entelektüeller her zaman eziyet gördü ve dolaplara kilitlendiler fakat içimden bir ses bana — sosyal medya etkileşiminin, gerçek tartışmaların ve siyasi söylemin yerini aldığı, politikacıların kendileriyle bira içmek isteyip istemeyeceğimize göre değerlendirildiği, bilimsel mutabakatın reddedildiği, bilimsel araştırmanın mali olarak yeterince desteklenmediği, gazeteciliğin ünlüler hakkında dedikodu yapmaya indirgendiği —dip noktada olduğumuzu söylüyor.

Kim Kardashian’ın poposunu CNN.com’un üst köşesinde görüyorum ve korkuyorum.

Belki de bütün bunlar sadece zararsız eğlencelerdir. Stüdyo seyircisinin iyi huylu kahkahaları gibi. Belki. Ancak, kültürümüzde entelektüel merakı geliştirmek için yeterince şey yapmadığımızdan içtenlikle endişe ediyorum. Neyse ki, bir direnç oluşuyor. Metanetli insanlar, bir cümleye “ Biliyor muydun?” diye başlamaktan korkmayan insanlar. Bunlar dünyanın Ross Geller’ları. Onları satranç kulübünde gördüm. Ve onları yaşadığım şehirde görüyorum, bir sanat müzesinde saklanırken, ikinci el kitap dükkanlarında raflar arasında çömelirken, halk kütüphanelerinde ve kahve dükkanlarında göz göze gelip bakışırken ve okullarımızda, halk eğitim merkezlerinde ve üniversitelerde gizli gizli dolaşırken. Ross için bir umut yoktu. O delirdi ve evet, rahatsız edici hale geldi. Peki, aptal bir dünyada akıl sağlığımızı nasıl koruyacağız? Birkaç iyi fikrim olmasa iyi bir öğretmen olamazdım:

1. Lanet olası bir kitap okuyun. Modern kültürün anlamsız avuntularını bir kenara bıraktığınızda ve kendinizi bir romana kaptırdığınızda özel bir şey vuku bulur. Kendinizi yeni fikirlere, yeni deneyimlere, yeni perspektiflere açın. Bu, sabır ve düşünceli olmaya dair bir deneydir. NewYork ‘daki Sosyal araştırmalar Enstitüsü, edebi eserler okumanın empatiyi güçlendirdiğini kanıtladı. Bu kesinlikle doğrudur. Okumak sizi daha az ahmak, daha fazla zeki yapar. O yüzden sık sık okuyun. Zorlu kitaplar okuyun. Tartışmalı kitaplar okuyun. Sizi ağlatan bir kitap okuyun. Eğlenceli bir şey okuyun. Ama okuyun.

2. Bir şey öğrenin. Beyninizin çok fazla kapasitesi var. Onu besleyin. Yeni bir şey öğrenin. İlerleme için en büyük tehlike, bir şeyin düzeltilmek için çok karmaşık olduğu inancıdır. Yoksulluk kalıcıdır. Irkçılık her zaman var olacaktır. İsrail- Filistin çatışması da her daim sürecektir. Kamu eğitim sistemi çökmüştür. Kendinizi eğitin böylece sohbetin bir parçası olabilirsiniz. Bilimsel, matematiksel bir şey öğrenin. Felsefeyi keşfedin. Paleontoloji konusunda çalışın. Yeni bir dil öğrenmeyi deneyin. Akıcı konuşmak zorunda değilsiniz; sadece aklınızda birkaç kelime kalsın. Eğitici bir podcast dinleyin. Harvard, Yale, Columbia, Stanford gibi okullardan profesörler çevrimiçi bedava dersler veriyorlar. Ne öğrenebileceğinizi düşünün. Bir öğretmen olarak yaşadığım en büyük zorluk, öğrencilerimi birileri onlara aptal olduklarını söyledikten sonra zeki olduklarına ikna etmekti.

3. O kadar çok ıvır zıvır almayı bırakın. Bu spekülasyon gibi görünebilir ama tüketim kültürü ve ahmak kültürünün yakinen bağlantılı olduğuna ikna olmuş durumdayım. Hayatınızı basitleştirin. Ahmaklık kültürel manzaramıza egemen oluyor çünkü daha çok Nike ayakkabı ve daha fazla Big Mac satıyor. Evimize ne getirdiğimizi dikkatlice düşündüğümüzde, boş dürtülerle manipüle olma ihtimalimiz azdır.

Ve son olarak, 4. Zeki asosyalleri koruyun. Seattle'daki bir bilgisayar programcısı, Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın şu an dünyadaki yoksulluğu, açlığı ve hastalığı hafifletmek için yaptıklarından daha fazlasını yapıyor. ‘İnek’ diyerek aşağılanan o insanlar aşılar üretiyorlar. İnek mühendisler köprüler ve yollar inşa ediyorlar. ‘İnek’ ler öğretmen ve kütüphaneci oluyorlar. Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için bu aşırı derecede zeki insanlara ihtiyacımız var. Söyledikleri her söze gözlerini deviren bir toplumda bir köşeye sinmelerine izin veremeyiz. Ross’un daha iyi arkadaşlara ihtiyacı var.

Yazar: David Hopkins
Çeviri: Zeynep Şenel Gencer
Kaynak: http://observer.com/2016/04/how-a-tv-sitcom-triggered-the-downfall-of-western-civilization/

Yorumlar

Popüler Yayınlar