İlişki Durumu Karmaşık: Evim Evim Güzel Evim

Orta yaş krizine giren Jake (Alec Baldwin), karısı Jane’i (Meryl Streep) genç bir kadınla aldatmış, boşanmadan sonra tekrar evlenmiştir. 10 yıl sonra Jane, çocuklarının yuvadan ayrılmasıyla ne kadar yalnız olduğunu fark eder. Kızının evlilik hazırlıkları sırasında tekrar karşılaştığı eski kocasıyla aralarında yeniden bir ilişki başlar. Jane’in evini yenileyen mimar Adam (Steve Martin)’in de dahil olmasıyla Jane, bir aşk üçgeninin ortasında kalır.

Son yıllarda adet olduğu üzere “romantik- komedi”  olarak adlandırılan yapım, komedi türünün kıyısından bile geçmiyor. Daha çok romantik-dram olarak düşünülebilecek filmin temelinde türün klişelerinin yanı sıra, gözünü açıp 20 yıl kocası kalmış bir adamı gören ve sanki hayatı tek bir insana bağlıymış gibi adamın yeni hayatına yelken açmasıyla yıkılan tipik ‘aldatılan ezik kadın’ portresi yatıyor.

Çocukları için eski kocası ve yeni eşiyle aynı ortamda bulunmaya bile katlanan bu kadın, sanki evliliğinin bitmesinden sonraki 10 yıl boyunca hep kocasının “kürkçü dükkânına” dönmesini beklemiş gibi kendini yine aynı adamın yanında buluyor. Jake, yaşlanıp büyüyen göbeğine ve genç karısının bitmez tükenmez isteklerine ayak uyduramadığında pişmanlıkla ‘evine-ailesine’dönme özlemi duyan biraz maymun iştahlı bir adam. Jane, kendisini aldatan kocasını kabul etmekle kalmayıp bütün dişilik kurallarını yıkarak kocasının kendisini aldattığı kadın için üzülen gerçeküstü bir karakter. Yalnızlığın baskın çıkarak, ilgi görme arzusunun ‘diğer kadın’ olmayı bile makul kılabilmesi mümkün mü?  Bu kadın karakter, Harlequin ya da Barbara Cartland romanlarından fırlamışçasına sadık ve yumuşak başlı. Oysa göz kapaklarının sarkıklığından şikâyet eden Jane ile aynada göbeğine bakan ve gördüklerinden pek de memnun olmayan, güçsüzleşen spermleri yüzünden zor günler yaşayan Jake’in hikâyesi çok daha gerçekçi.  Yaşlılığı kabullenemeyen, dünyada bir tek kendisi varmışçasına yaşayan egoist bir adam ve yaşlılık dönemini gözünde büyüten hayatını hep başkaları için yaşamış kendini ailesine adamış bir kadın. Her iki karakter de oldukça keskin çizgilerle belirlenmiş. Ancak tuhaf şekilde her ikisi de bir diğerine özeniyor. Roller değiştiğinde ise her şey daha da karmaşıklaşıyor. Film, romantizmin pembe sularıyla hayatın gerçekleri arasında yüzüp dururken, seyirciye ‘bu işin sonu nereye varacak?’ dedirtiyor.

Evlilik, aşk, kadın-erkek ilişkileri üzerine sayısız filmini izlediğimiz Nancy Meyers, (Something's Gotta Give, 2003 - What Women Want, 2000) bu yapımda da yönetmen koltuğunda oturuyor. Aile kavramı, evlilik ve kadın-erkek ilişkilerinin karmaşık girdabında gezinen Meyers, bu filmde Jack Nicholson, Diane Keaton, Keanu Reeves üçlüsüyle elde ettiği uyumu pek yakalayamamış gibi görünüyor. Steve Martin’in yardımcı bir rolde yer alması, komedi türüyle özdeşleşmiş bir başrol oyuncusunun romantik bir dramda rol almayı bırakın, neden geri plana itildiği sorusunu beraberinde getiriyor. Filmi izlenmeye değer kılan, En iyi Kadın Oyuncu (Müzikal-Komedi dalında) “Julia & Julia” ile Altın Küre ödülünü kazanan Meryl Streep’in rolü yaşayan oyunculuğu.

Yine de yaşlanmak, evlilik ve ilişkiler konusunda mütevazi bir yorum getiren, izleyiciyi ‘hafifçe gülümseten’ bu yapımda, küçük de olsa kendimizden bir şeyler bulmamız mümkün. Özellikle orijinal dilinde izlenmesi gereken filmde, ‘ev’ kavramının dile getirildiği sahnelere dikkat!

Filmle ilgili diğer bir ayrıntı da Alec Baldwin ve Steve Martin’i beyazperdede ilk kez bir araya getiriyor olması.

Yorumlar

Popüler Yayınlar