Dünyanın En Ünlü Balinasına Dair

İnsan ne ister hayatta? Emeklilikte bir sahil kasabası, tatmin edici maaş ya da huzur mu? Para, güç ya da mutluluk mu? Biz faniler bilir miyiz kısıtlı zamanımızı nasıl geçirmek istediğimizi? Ölüm tarihimiz belli olsa mesela aynı tadı alır mıydık hırslı arayışlarımızdan? Ya da peşinde koştuğumuz şeyler değişir miydi bu bilginin gölgesi altında? 

Çok uzun zaman önce “Asıl soru istediklerinizi elde etmek için ne kadar ileri gidebileceğinizdir” yazmıştım bir parça kağıdın terkisine. Şimdi burada bunları yazacağımı bilseydim farklı mı tarif ederdim sanki hırsın doğasını?

Hayır. Anlatmaya yanlış yerden başlamış olmalıyım. Kusura bakmayınız. Şöyle yazmalıydım sayfanın en başına: “Her aşk bir parça saplantı barındırır içerisinde.”   

Yani her tutku aynı zamanda bir limerence halidir. 

Mevzuyu Leyla ile Mecnun’a da götürsek bir balinayı kovalayan yıkı

k dökük bir kaptana da, her arzu aslında bir saplanma durumudur Sayın Okuyucu. Saplanırsak hayattan koparız ve ağaca bakmaktan ormanı görmeye muvaffak olamayız. Yaşam dediğimiz süreç bir akış gerektirir. Daima ileri bir sürüklenme. Oysa insan bataklığa daldı mı çırpınsa da çıkmaz o balçıktan. 

Aynı bu yazının asıl konusu olan Moby Dick’in talihsiz kahramanları gibi. Düşünün bir kere her birimize Gılgamış’ın Enkidu’su,ya da Ahab’ın Starbuck’ı nasip olmaz ki “Ah Ahab! Moby Dick senin peşinde değil, Sensin çılgın bir şekilde onun peşinde olan” diye çığırarak bölmeye yeltensin anlamsız düellomuzu. Ah Dostlar ben de not düşeyim şuracığa: “Galip gelemeyiz asla hayata”    

Peki başa dönersek, nedir aradığımız? Nedir içimizdeki Ahab’ların aradığı? Kutsal Kase mi?  

Bir balina da olsa aranılan bir parça huzur da, Tanrıya kavuşma çabası mıdır tüm bunların kaynağı? Anlaşılmaz olanı kavrama mücadelesi midir? Bu vakada Melville'in söylediğini duyduğum şu: “Tanrı'nın tüm anlayış kategorilerini aştığı ve her türlü tanımlama girişimine meydan okuduğu gerçeğini kabul edene kadar Tanrı'yla (ya da metafizik gerçekliğin temeline hangi ismi atfetmeyi tercih ederseniz edin) uzlaşamayız.” Bu devasa ve destansı metne bakınca tek amacımız döngüyü tamamlamakmış gibi geliyor. Birer kazazede miyiz hepimiz? Mahşer gününde toplansak kalıcı olur mu efsanelerimiz? Engelleyebilir miyiz unutulmalarını? 

İnsanın bitmez arayışının makus hikayesini anlatmak için felaketlerden kurtulan Eyüp kadar değerli ne vardır dimağlarımızda? Ya da bir unutkanlığa mı mahkumdur zayıf zihinlerimiz? O yüzden mi bir türlü bulamıyoruz varlığımızın ya da hayatın anlamına dair bir iz?

Sormamam gerekir mi tekrar? İnsan ne ister hayatta? Bir parça ekmek, bir çatı, buluttan bir sığınak? Birer Ahab mıyız her birimiz? O zaman soralım balina dişinden bacaklarımıza… 


Yorumlar

Popüler Yayınlar