Eros sahada mı? Bourdieu: toplumsallaştırılmış arzunun ikili tanımı

“Eros in the Field? Bourdieu's Double Account of Socialized Desire”(Eros sahada mı? Bourdieu: toplumsallaştırılmış arzunun ikili tanımı) kitabının yazarı Helene Aarseth ile bir söyleşi. 2016’da The Sociological Review’in  Üstün Öğrenim Ödülü listesinde finale kaldı.

Bourdieu’nun sonraki çalışmalarında psiko-analitik teorinin rolü neydi?

Bourdieu, son çalışmalarında, psiko-analitik düşüncelere yoğun olarak değinir. Örneğin, öngörüler, enerjiler, dürtüler, yüceltme, arzu ve libido hakkında konuşur. Paskalyen Meditasyonlar’da açıkça, sosyoloji ve psikanalizin ortak kuşkularının üstesinden gelmeye ve dünyanın nasıl oluyor da bizler için bir merak konusu ve meşguliyet vesilesi olduğunu anlamak için ‘çabalarını birleştirme’’ye ihtiyaçları olduğunu belirtir.

Ben şahsen, bilhassa, dünyadaki yatırımlarımızı neyin yönlendirdiğini kavramsallaştırmak için  psiko-analitik fikirlere değinme şekliyle ilgileniyordum. Bourdieu'nun teorisinde önemli bir boyut da, dünyaya kayıtsız olmadığımızdır. Radikal olarak ona karşı korunmasızız (sürekli onun şartlarına maruz kalıyoruz) ve dolayısıyla, ona yalnızca ekonomik anlamda değil, aynı zamanda psikoanalitik anlamda da derin yatırımlar yapıyoruz. Bourdieu, bu yatırımı, nesneyi kendi kendine yatırım yapmaya iten ve ajanların dünyayla olan bağlarını harekete geçiren libidinal dürtüler ve içtepiler açısından ele alıyor. Düşünürün libidinal dürtüler kavramı, Freud'un içgüdü teorisinden alınmış gibi görünüyor. Örneğin, orijinal bir “ belirleyici özelliği olmayan biyolojik içgüdü” hakkında yazıyor – laf aramızda, bu eleştirildiği bir nokta. Bizler dünyadan etkileniyoruz - ve bu nedenle, onunla bağ kurmak için derin bir dürtü ile donatılmış bulunuyoruz.

Bu onu uygulama teorisinin önceki taahhütleriyle bir gerilim içinde mi bırakıyor?

Bu libidinal dürtüler fikrinin, Bourdieu'nun kuramındaki pratik-teorik çizgiyi- nesnel anlamda habitus fikrinde aşikâr olduğu üzere-daha da geliştirmeye nasıl hizmet edebileceğini merak ettim. Yatırımlar, dünyaya olan nesnel katılımlarımızda, ‘yapılması gerekenle’ olan karşılaşmalarımızda ortaya çıkmaktadır. Ancak burada, Bourdieu'nun teorisi uygulamanın pratik ve yöntemsel boyutlarını vurgulama eğilimindedir: Bu, belirli pratik durumlarda işe yarayan bir şeydir. Ancak, 'işe yarayan' deneyimler, belirli alanlara yapılan yatırımları güçlendiren büyülere nasıl dönüşebilir? Libidinal dürtüler konseptinin tanıtılmasının, yöntemsel "gidişat" itibariyle uygulamaya yapılan bu vurgunun ötesinde bir manevra alanı sağlayıp sağlayamayacağını  görmek istedim.

Fakat Bourdieu bu libidinal dürtülerin belirgin özellikleri olmayan libidodan toplumsallaştırılmış arzuya nasıl dönüştüklerini açıklamaya çalıştığında, subjektif ve objektif yapıların ikiliğine bürünüyor gibi görünüyor. Ben bunun Bourdieu’nun ‘arzulanma arzusunu” dünyadaki yatırımlarımızın altında yatan itici güç olarak görmesinden kaynaklandığını önerirdim. Radikal olarak maruz kalma ve dolayısıyla dünyaya yatırım yapma durumu, tanınma arzusu haline dönüşür: libidinal dürtüler, sembolik avantaj için rekabeti teşvik eden itici bir güç haline gelir. 

Psiko-analitik teoride bu sorunun altında yatan kökenler nelerdir?

Bourdieu’nun toplumsallaştırılmış arzu kavramına musallat olan arzu ve kültür arasındaki uzlaşmazlık, Freud’dan itibaren çok fazla psikoanalitik düşünceyle istila edilmişti. Tartışmalı şekilde, iş dünyayla olan ilişkilerimizi kavramsallaştırmaya geldiğinde, psikoanalitik teoride doğal bir sorun vardır. Paul Ricoeur, bunu Freud'un teorisinde 'arzunun solipsizmi(tekbencilik)' terimiyle yakalar. Libidinal mücadeleler, nötrleşmeye veya acının giderilmesine yönelik bir itkiye indirgenir –ve dış dünyayla bağ kurma arzusunu, yaratıcı aktivitelerin keyfini içermez. Eksik olan şey, öznellik ve dünyevi arayışlar arasındaki ortak zenginliği yakalayabilecek bir
kavrayıştır. 

Hans Loewald'ın Eros yorumu bu çıkmazdan kurtulmamıza nasıl yardım edebilir?

Hans Loewald açıkça dış dünyayla olan libidinal bağlarımıza sesleniyor. Onun Eros kavramı, Donald Winnicott’ın geçiş deneyimiyle birçok ortak noktaya sahip.Winnicott, iç nesnelere odaklanan İngiliz nesne-ilişkileri ekolündeki diğer teorisyenlerle karşılaştırıldığında, dış dünyadaki gerçek nesnelerle olan bağlarımız ile daha fazla ilgilidir. Winnicott, bebeğin  hem ‘ben’ hem de ‘ben olmayan’ geçiş nesnesinin yaratımıyla başlayan birey ve çevre arasındaki muhtemel uzamı düşünür. Bu geçiş deneyimi, -örneğin sanat, estetik ve yaratıcı bilim dallarındaki dünyayla- daha karmaşık etkileşim şekillerine dönüşebilir.   

Loewald Winnicot’ın geçiş deneyimi fikrinin kuramsal etkilerini çözüyor gibi görülebilir. Oysa Winnicott geçiş deneyimini yanılsama anlarından doğan bir konsept olarak düşünürken; Leowald, dünyanın çocuk için fiziksel olarak nasıl meydana geldiğiyle ilgileniyor: Her şeyden önce içsel ve dışsal, öz ve nesne nasıl yaratıldı? Ve Winnicott, antagonist olmayan bir arzu ve sosyal yatırım anlayışının diğer savunucularıyla birlikte Freud’un içgüdü kuramını reddederken ve öncelikle nesne ilişkilerine önem verirken, Leowald’ın bireyleşme sürecini yeniden ele alışı, onun libidoyu sosyallik öncesi bir içgüdü olarak kavramsallaştırmamasına olanak tanıyor.   

Leowald, Freud’un ayrılık kuramını ele alırken–bireyleşme sürecine algı ve motivasyona dair daha sentezlenmiş bir psiko-analitik teoriye zemin hazırlıyor. Loewald’ın bakış açısından, özbenlik, aynı anda hem kendisi ve dünya arasında sınırlar üretmek için uğraşır hem de dünyayla arasında bağlantılar yaratır. Bebek bir özerklik duygusu elde etmek için mücadele eder - ancak bu özerklik esas olarak sert gerçeklere karşı bir savunma değildir: bu, gerçekliğin kaybına karşı bir mücadeledir. Leowald’ın görüşüne göre, libido, Jonathan Lear’ın ifade ettiği gibi, egonun, nezninde (onun vasıtasıyla) ‘kendisini ayrıştırdığı dünyayla bağlantılı kalmaya çalıştığı’ bir güçtür.       

Yazar:Helene Aarseth Oslo Üniversitesi Cinsiyet Araştırmaları Merkezi’nde profesör.
Çeviri:Zeynep Şenel Gencer
Kaynak: https://www.thesociologicalreview.com/blog/eros-in-the-field-bourdieus-double-account-of-socialized-desire.html

Yorumlar

Popüler Yayınlar