Mantıksız Adam: Etik ve aşk üzerine bir taşlama

Profesör Abe Lucas(Joaquin Phoenix),yaşama isteğini kaybetmiş bir akademisyendir. Yeni işine başlayacağı Rhode Island ‘a geldiğinde, kendisini takip eden şeyin sadece umutsuzca kapıldığı orta yaş bunalımı olmadığını anlar. Başa bela şöhreti de kötü bir koku gibi peşini bırakmamıştır: "Çekilin yoldan! Felsefenin kötü çocuğu geliyor. Braylin sosyal bilimler fakültesinde hayat asla eskisi gibi olmayacak. Annelerinizi tavan arasına kilitleyin, kızlarınıza tasma takın ve köpeğinizin zincirini kısaltın. Adam tam bir hayvan! "

Fakat bütün bu söylentilerin aksine, Abe, tam bir gemi enkazı gibi dibe batmayı beklemektedir. Yazamaz, sevişemez, nefes bile alamaz. Hatta kendisine açıkça asılan Rita Richards(Parker Posey) a rağmen kendisini içmeye ve derslerde sıkıntıdan ölmeye vermiştir. Jill Pollard (Emma Stone) gibi parlak ve gelecek vaat eden öğrencileri kendisi için ölüp biterken, o içi kof bir kukla gibi ölü ve donuktur. Yada en azından Jill’in cazibesine bir süre dayanabilecek kadar terbiyelidir. Herkes sevgili olduklarını düşünürken onlar sadece arkadaştırlar. Bu masum flörtleşme bir süre devam eder. Bu arada, her şeyi kökten değiştirecek bir gelişme yaşanır profesörün hayatında: Bir yemek sırasında kulak misafiri olduğu konuşma Abe’e ilham verir; mükemmel bir suç işleyecektir.

Allen’ın Dostoyevski üçlemesi’nin son ayağı Mantıksız Adam, diğer iki filmde de olduğu gibi, büyük ruhsal değişim yaşayan bir karakterin suça yönelmesini konu alıyor. Yönetmen, bu çok belirleyici varoluşsal seçimin etkileri üzerine yoğunlaşıyor. Bu noktada Allen’ın Dostoyevski anı yada Hitchcock elementi olarak tanımlanabilecek bir unsuru devreye soktuğunu söyleyebiliriz: Abe, cinayeti felsefi bir problem olarak görmektedir. Tıpkı Suç ve Ceza’da Raskolnikov’un yaptığı gibi. Dolayısıyla,Abe, kötü birini inciterek iyi bir insana yardım edebilecektir. Ve bu düşünce,vücudundaki tüm sinirleri uyandırır. Abe artık yepyeni bir adam olmuştur. İçinde bir kıpırtı, uzun yıllardır varlığını unuttuğu bir heyecan dalgasına kapılır. Hikayedeki bu soğukkanlı dönüş, yönetmenin Suçlar ve Kabahatler(1989), Maç Sayısı(2005) gibi filmlerine yönelen bir kıyaslama çağrısı gibi görünüyor. Mantıksız Adam, Allen’ın birçok filmine atıflar barındıran, dinamik, çekici, nostaljik dozu nazikçe ayarlanmış bir yapım.

Allen’ın ilham aldığı bir başka unsur da yine Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar(1864) ındaki başkahramandır. Allen, Abe Lucas karakteriyle, anlamlı bir eylem göstermekten aciz sosyal kurban portresi çizerek romanın kendinden nefret eden duygusal bağlamda felce uğramış eğilimini yansıtıyor. Abe de aynı romandaki karakter gibi, felsefe kitapları yazmaktan ,dünyanın sıcak noktalarında insani görev yapmaktan yada öğrencileriyle yatmaktan tatmin olmamıştır. Her haliyle Bergman’ın Kış Işığı(1963) ’ndaki gözü açılmış papazı andırır.

Annesinin intihar ettiği söylentileri, en iyi arkadaşının savaşta ölmesi Abe’in alkole ve can sıkıntısına yenilmesine sebep olmuştur. Bu noktada yönetmenin yeni gelen profesörü iki seksi avcı için fantezi nesnesine dönüştürerek, kadın karakterlerin abartılı, mantıksızca histerik hallerinden acı bir keyif unsuru yarattığını söyleyebiliriz.

Dediğimiz gibi, Abe ve Jill, taraflı bir yargıç yüzünden kızının velayet davasını kaybeden acılı annenin yakınmasına kulak misafiri olduklarında her şey aniden değişmeye başlıyor. Abe, yargıcı öldürüp anneye yardım ederek topluma hizmet etmeye karar veriyor. Cinayet için sebebinin olmayışının bunu mükemmel suç haline getirdiğine inanıyor.

Cinayet planlamak ve suç işlemek profesörün canlanmasına, damarlarına taze kan pompalanmasına vesile oluyor. Abe, monotonluğu bir kenara itiyor. Rita'nın yatağında bir mağara adamına dönüşüyor
Daha sonra Jill le yaşadığı kaçınılmaz ilişkiye sürükleniyor.
O ana dek son derece sıkı yapılanmış olan film, Jill' in Abe in katil olabileceğinden şüphelendiği noktada çöküşe geçiyor. Stone un karakteri adeta bir dedektif gibi iz sürmeye başlıyor. Jill, filmin bilinci görevini yüklenerek gergin bir Woody Allen karakterine dönüşüyor. Filmin görsel olarak ifşa ettiği suçları tekrar tekrar dile getirmeye başlıyor. Yine de Abe ve Jill in bakış açısından sunulan dış ses anlatımı ile yönetmen, sonuçları zekice saklamayı başarıyor.

Allen, cinayetten kurtulma konusunda çektiği en şaşırtıcı aksiyona yönelirken, Mantıksız Adam ın finali tam bir sürpriz olarak kalıyor. Sadece, bu çürümüş dünyada kahramanın kötümser ve ahlaklı biri olarak nerede durduğuna dair ipuçları veriyor.

Allen ın bütünleyici tarzı bu filmde de kendini gösteriyor. Hatta yönetmenin bazı sahnelerde film noir havası kullanarak görselliği ön plana çıkardığını söyleyebiliriz. Filmde aynı zamanda hafif caz müziğinin neşeli havası ve arka planda ekranda çözünen melun olaylarla dalga geçercesine çınlayan gece kulübü gürültüsü de başlı başına bir karakter gibi işlev görüyor.

Yönetmenin eserlerinde tekrar tekrar ortaya çıkan felsefe, ahlak, varoluşun gelişigüzelliği ve anlamı hakkında büyük sorular, oyunbaz bir çerçevede aynı akademik hayata yönelen acı ikilemde de olduğu gibi yine su yüzüne çıkıyor.

Fakat bütün bunlar bir çeşit Allen ın en iyileri muamelesi gerektirmiyor aksine buradaki enerji, özgünlük son derece keyif verici bir etki yaratıyor.
İncelikle dokunmuş sinematografi, zengin renk paleti, kıvrak kamera ve kadrajdaki zarif kompozisyonlar filmi daha da izlenir kılıyor.

Dünyadaki yeri hakkındaki şüpheleriyle zehirlenen, tutkulu ilişkilerine, küresel seyahatlerine dair neredeyse efsanevi hikayelerin kişiliğini geride bıraktığı biri olarak Abe, romantik ve gizemli karakteriyle bu ağırbaşlı akademik ortamın tam da özlemini çektiği heyecanı yaratıyor. Kendisi de burada yenilenme sürecini başlatan ilhamı buluyor. Abe, hayalkırıklığı ve kendinden tiksinme yağında kavrulan klasik bir Allen figürü. Ve Phoenix onu muhteşem, çabasız bir yaşanmışlıkla oynuyor. Öyle ki, karakterin viski sarhoşu kafasına girmek ve sırlarını açığa çıkarmak istiyoruz. Aktör, karakterin karizmatik karmaşıklığını ve ürpertici dengesizliğini başarılı biçimde yansıtıyor.
Jill ise Stone un ellerinde sevgi dolu öğrenci rolünde neredeyse Abe in eşiti haline geliyor. Aralarındaki ilişki ise çıtaların yükselmesiyle daha etkileyici bir şekil alıyor.
Yeni ilişki ve arkadaşlığın teşvik edici etkisi bile Abe i korkularından arındıramazken öğretmenliği ve yazarlığının yararsız olduğu hissini dindiremezken o tam da dünyanın istediği şeyi vermekten bahsediyor: Heidegger ve faşizm hakkında başka bir kitap. Abe in nihilist tavrı tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Abe kendini dünyayı değiştirecek bir kahramanla bağdaştıramıyor. Kendisinin de sonunda pasif ve seksüel olarak işlevsiz bir entellektüel olmaya mahkum olduğunu düşünüyor. Bu anlamda, cinayet eylemi değiştirebileceği yegane dünyaya bir müdahale olanağı sağlıyor: Kendi dünyasına.

Bu nedenle de açığa çıkma riskine rağmen Abe bütün bunları aydınlatıcı buluyor, Jill parçaları birleştirmeye başladığında dahi sarhoşluğunu körüklemekten alamıyor kendini.

Allen ın diyalogları son derece nükteli, Olaylar silsilesi, kurgunun devinirliğiyle tam da doğru noktalarda bütünleşiyor. Akışa yön veren etik prensipler hem zararlı hem de sarsıcı, hepsi birlikte lezzetli bir finale bırakıyorlar kendilerini.

Filmin göreceli neşesi ve ağır filozofik görüşleri arasında ciddi bir kontrast olduğunu ve kasvetli eylemlerin de yenilenme için oluşan gözüpek birer atak olduğunu söylememiz gerekir.

Film küçük oyuncu grubunun avantajlarından faydalanarak yıldız oyuncu gücünü başrollerle kısıtlıyor. Posey, bir oyuncu olarak kendi acayipliklerine odaklanıyor. Rita nın umutsuzluğunu ve burukluğunu başarılı şekilde yansıtıyor.Blackley ise Abe in kuvvetli karizmasına duygusal bir alternatif olarak oldukça çekici.

Mantıksız Adam, tedirgin edici gelişmelere gebe sıradışı bir aşk hikayesi. Bu ahlak hikayesi, merkezinde ikna edici bir akıl ve kalp tutulması olmadan elbette işlevsiz olurdu. Ve bu unsur da tüm öyküyü sürükleyen Phoenix ve Stone un arasındaki ışıltılı kimyadan başka bir şey değil.

Yorumlar

Popüler Yayınlar