Stranger Things 2 daha karanlık, daha acayip ve kederle tavlanmış

Geçtiğimiz haftalarda, Cadılar Bayramı’na geçişte Netflix geçen yılın kolay başarısının devam olarak Stranger Things ikinci sezonu yayınladı. Önceki sezonda olduğu gibi, Stranger Things, 1980'lerin başında ve ortalarında ilk kez yayınlanan, döneme-özgü korku filmlerinden elde edilen bir görsel stilin keyfini sunar. Bu keyfin büyük kısmı, bu alıntıları ve yankıları derlemesinde yatar. 

Şeytanın Ölüsü (1981), Elm Sokağında Kabus (1984), ve Tepki (1984) hepsi bu sezonda fazlaca yer aldı, görünümü ve tonu belirledi ve açık saçık içerikten daha azıyla yetinmedi. Ve sezona ilham vermesi için en uygun filmlerden Halloween III: Cadılar Mevsimi (1982) ni de çürümüş, kurtların istila ettiği balkabaklarının görüntüsü olmadan düşünmek imkansızdı.  

Henüz izlemeyenler için çok fazla spoiler vermekten kaçınmak istesem de, anlatı içeriği seviyesinde bazı hoş değişiklikler var: genişletilmiş bir evren, yeni karakterler ve daha çok Dustin, tümü cidden alışkanlık yaratıyor. Ortaya çıkacak yeni gizemler ve yenilecek yeni tehditlerin yanı sıra, telekinetik öfke ile ortaya çıkan, bir doz sağlıklı kentsel isyan da var. 

Yani bu en muhteşem fakat çok daha karanlık bir sezondu. Geçen yılki olaylar psişik yaralara dönüştüler. Atmosfer, bu sefer, keder ve travmayla dövülmüştü.    

Yeni korku

Bununla birlikte, en önemli değişiklik Hawkins kasabasını tehdit eden korku türüdür. Önceki sezon Ridley Scott ve John Carpenter'e layık bir bilim kurgu gösterisi ortaya koyarken, ikinci sezonda bu hikayeye bağlı bir korkuya yaklaşıyor ve belki de sinematik olmaktan çok daha edebi bir korku haline dönüşüyor. 

Bu, ilk bölümde ortaya çıkan ve fragmanlarda, posterlerde boy gösteren bir karakteri merkezine alıyor. Helezon bir dumandan ve karanlıktan oluşan devasa bir varlık, büyük, karanlık ve yüce bir güç, hem örümceksi ve hem de kafadan bacaklı, garip bir şey ve her şeyden daha eski, hatta uzaktan bile olsa insan gibi – her neyse, kırmızı bir fırtınayla her şeyin üzerine çöküyor ve öldürmek istiyor. 

Bu varlık için bir isim bulma çabası–ki Stranger Things wiki bunu hem Gölge Canavar hem de Akıl Yüzücü olarak adlandırıyor–metinsel orijinini açığa vuruyor. Bu, H.P. Lovecraft'ın tuhaf kurgusundan birçok kişinin aşina olduğu "tarif edilemez" canavar türüdür.

Stranger Things'in yaratıcıları, yeni sezondaki bu etkiyi kesinlikle onayladı: "H.P. Lovecraft tarzı bir yaklaşım "diye açıklıyor Matt Duffer, “Bu boyutlararası varlık, insan anlayışının ötesinde bir şey. Bilerek, ne olduğu veya ne istediği konusuna çok fazla girmek istemiyoruz.”

Dahası, bu varlığın bir Lovecraft öyküsünde, The Shadow Out of Time (1935) da, serinin başlığının kaynağı olduğunu görüyoruz:

Kesinlikle, birçok insan, doğal olarak rüyasında stranger things’i gördü- birbiriyle bağlantısız parçaları, resimler ve okuma, uykunun başıboş hevesleri tarafından fevkalade roman formları şeklinde düzenlendi. Bir süreliğine, daha önce asla abartılı bir hayalci olmama rağmen, imgelemleri doğal kabul ettim.  

Bununla birlikte, görsel olarak, Stranger Things 2 ‘ye musallat olan boyutlar arası varlık, belki de Lovecraft’ın ekrandaki en etkili uyarlamasına çok şey borçludur.  

2015 video oyunu Bloodborne, geleneksel gotik korku olarak pazarlandı. İlk bölümleri, Likantropik canavarların müsibetleriyle cehenneme dönmüş izole bir şehir Yarnham’da geçiyordu. Daha sonraları, Yarnham sakinlerinin gerçeklikleri bizim gerçekliğimizi kaplayan büyülü antik bir ırka taptıkları anlaşılıyordu. Diğer bir deyişle, Great Ones her zaman oradalardı, ama bizler onları görecek içgörüden yoksunduk. 

Hem Lovecraft ve hem de Stranger Things’deki vurgu işte budur. Korku her yerde ve içkindir fakat mutlaka görünür olması gerekmez. Ve bir kez gözünüze iliştiğinde –Bloodborne’da şimdiye dek tanıdık olan şapelin çatısına tırmandığınızda– artık görünmez olamaz. Lovecraft’ın tanımlayıcı etkisi, korku veya tiksinti değil, daha çok, bir çeşit lanetli hayranlıktır. Stranger Things için de neredeyse aynını  söyleyebiliriz.  

Bloodborne da ortaya çıkan canavar. Bloodborne

Kapitalizmin dehşeti

Bu Lovecraftvari korkuya yönelik belirgin bağlılığı nasıl anlamlandırmalıyız? 

Stranger Things’in ilk sezonu kolektif kimliklerin doğrulanması, çocukluk bağlarının ırk, sınıf ve cinsiyet sınırlarını aşması üzerineydi. Bana göre bu, nostaljisi sadece 1980’lerin kültürünü yansıtan bir görsel anlatı değil, fakat aynı zamanda toplumsal canlılık ve kapitalist yabancılaşma arasında eski çatışmaya duyulan derin bir özlemdir.     

Bu özlem, tarih ve özellikle Amerikan kapitalizmi ve Sovyet komünizmi arasındaki uzlaşmazlık üzerinden aydınlatılabilir. Stranger Things 2, bu tarihsel arka fonu komünistlere duyduğu yerel ve kalıcı korku ile korumaya devam eder ve bunu Orta batıdaki kentsel yıkım turuyla tamamlar. Chicago – bir yan hikayenin geçtiği –aylak çetelerden ve çöp kutularında yanan ateşlerden oluşuyor gibidir.  

Stranger Things’de korku, 1980’lerde Kuzey Amerika’nın altından yayılıyor. Canavarın serbest kalması, artık her neyse, kapitalizmin hem yerel hem de küresel muhalefete karşı zaferini korumak için aldığı baskıcı önlemlerden kaynaklanır.   

Tabii ki, bu, Ronald Reagan’ın sendikaları kaldırıp piyasalara devlet müdahalesini azalttığı böylelikle devrimci birliği ayakta tutabilecek ve Amerikan kapitalizmine tehdit oluşturabilecek her tür kolektif kimliği yok ettiği 1980’lerde gerçekleşti. Stranger Things’in kahramanlarını karşı karşıya getirdiği şey işte bu yok etme tutumudur– ve bu nedenle bu Ekim ayında kaçıranlar ve sosyalistler Stranger Things 2’yi mutlaka izlemelidir.

Yazar:Mark Steven
Çeviri: Zeynep Şenel Gencer
Kaynak:
https://theconversation.com/stranger-things-2-is-darker-and-weirder-tempered-with-grief-86614

Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazı Türkçeye İngilizceden turkuazsemalar.blogspot.com tarafından çevrilmiştir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlali söz konusu olduğunda; turkuazsemalar.blogspot.com, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Bu metinde yer alan görüşler yazara aittir ve turkuazsemalar.blogspot.com’un editöryal politikasını yansıtmayabilir.


Yorumlar

Popüler Yayınlar