Şehrim esir düştü kurtar ey bacı!

BUGÜNLERDE şehirlerimize neler oluyor? Bazıları kayboluyor, bazısı da esir düşüp ağlıyor. Birileri bir Ferhat’la Şirin hikayesi tutturmuş...Malum, ünlü aşıklar Türki cumhuriyetler, İran, Balkanlar ve Orta Asya’ya yüzyıllar boyu nam salmış;acıklı kavuşamama hikayeleri yürekleri dağlamıştır. Bu bol acılı mesneviden doğan modern bir hikaye şu günlerde televizyon ekranlarında.

Başrollerini Yiğit Özşener, Sedef Avcı ve Fırat Doğruloğlu’nun paylaştıkları dizi oldukça hareketli bir yılan hikayesi. Ferhat ile Şirin çocukluktan tanışan genç birer aşıktır. Şirin’in annesinin hastalığı ikisini bir para bulma telaşına sürükler. Banka soyarken yakalanan Ferhat hapiste yıllar geçirir. Çıktığında ise babasının eskiden iş yapmakta olduğu bir mafya ailesi olan Karayeller’le çalışmaya başlar. Tesadüf odur ki her alana el atmış olan modern mafya zihniyeti hukukun nimetlerinden de yararlanmanın yolunu bulmuştur: Şeytan’ın avukatı bir oğul. İdealist avukat Şirin ise hiçbir şeyden habersiz çalıştığı şirketin sahibi Mehmet Karayel ile nişanlanmıştır.

İşte böyle başlar bu yeniden buluşma hikayesi. Ancak aşıkların yollarının kesiştiği noktada başka dramlarda yaşanmaktadır. Ferhat’a ihanet edip Şirin’in zayıflığından faydalanan Adem, eşi Canan’a karşı Madonna-whore sendromu geliştiren maço erkek tipi Orhan, ondan daha vahim durumda abisinin metresiyle aşk yaşayan İbrahim de dahildir bu acıklı mı acıklı hikayeye. Tabii sadakat abidesi “anne- eş” Canan’a layık görülen Oedipus Kompleksi’nin çarpık versiyonundan bahsetmesek hiç olmaz. Hiç. Bir de kötü mü kötü Ertuğrul vardır bu mafya aleminde. İntikam yeminlerinin kanlı kılıcına bürünmüş bir hain.

Eski Şehrin siber alemde paylaşılmaktan ezberlediğimiz şiirini de unutmamak lazım. Merhametin ve Aşkın şiiridir bu şiir: “Seni bir kere gören, gözlerinde bir yara taşır. Dudaklarının kıvrımında bin yıllık yalnızlık... yüzünde yarım kalmış mutluluk...” diye başlayan “Bil ki ben; Her yıl 6 Mayıs’ta çelenk bırakacağım sadakatin mezarına…”diye biten bir şiir.

Tabii kendisine silah doğrultan bilmem kaç kişiye “Bana iyice nişan alın. Ölmek istiyorsanız bana iyi nişan alın. Yaşamak istiyorsanız sahibinize gidin, Karayeller kumarhaneyi geri aldı deyin” diye kafa tutan bir iki beylik lafla eli silahlı adamları dize getiren delikanlı mı delikanlı mert mi mert bir Ferhat da var bu dizide. Değil Ferhat’ın bu lafları, bu muhteşem sahne de şüphesiz ki Türk dizi tarihinde unutulamaz, silinemez bir yer almıştır! Eminiz bu sahneyi Clint Eastwood bile izleyip kıskançlıktan çatlamıştır!

Kinci damat Murat da dahil herşeyi bir kenara bıraksak, kocasının metresine “Kocamı aldatma. Kardeşiyle ilişkini kes” diyen bir kadının izleyicinin kalbinde nasıl bir yer edineceği merak konusudur. Sadakat sınırlarını zorlayan bu eziklik kadınlarımızı değişik bir tür “itaatkarlığa” mı özendirmeye çalışmaktadır? Açıkça “ Erkeğin elinin kiridir. Sen sen ol. Osmanlı entrikaları çevir de kocayı eve döndür. Kadın değil misin? İşin ne bacı işin ne?” mi denilmeye çalışılmaktadır?

Bizler şu günlerde ekran başında örgülerimizle, acılı çiğ köftemizle, soğan doğrayıp göz yaşı dökerek bu dramları izliyoruz.Sizler neler yapıyorsunuz ey ahali? Ey İzleyici! Titre ve kendine neşeli bir şarkı bul!

Yorumlar

Popüler Yayınlar