Kimliksiz:II. Bourne Identity Vakası

House Of Wax (2005) veOrphan(2009) gibi filmleriyle tanıdığımız Jaume Collet-Serra,Kimliksiz (Unknown)ile yeni ve oldukça hareketli bir aksiyona imza atıyor.
Film,Liam Neeson,Aidan Quinn ve Diane Kruger gibi isimleri bir araya getiriyor.
Filmin konusu kısaca şöyle: Dr Martin Harris bir seminere katılmak için Berlin’e gider. Burada bir trafik kazası geçirir. Komadan çıktığında karısının bile onu tanımadığını ve başka bir kişinin kimliğini çalıp yerine geçtiğini öğrenir. Kimse onun Martin Harris olduğuna inanmaz. Gina adında bir taksicinin yardımıylakimliğini ispatlama mücadelesine girer.
Hollywood ‘un hayatı elinden alınan dişli kahramanlara merakı hiç şüphesiz ki Fugitive(1963) ile başlar. 60’larda televizyonlarda fırtına gibi esen dizi daha sonra Harrison Ford’un başrolünü oynadığı yeniden çevrimiyle yine büyük ilgi toplamıştı. Uzun yıllar sonra pek de masum olmayan ama yine de hatırlamadığı geçmişinin kurbanı olan Jason Bourne anti-kahraman algımızda yeni bir ufuk açtı. Daha önce Nikita(1990) ve Leon(1994) gibi filmlerle suikastçı kahramanlara olan merhamet kat sayımız zaten arttırılmıştı. Bizler de bu tehlikeli katilleri bizden biri gibi kucakladık. Öyle ki toplam 245 milyon dolar bütçeyle çekilen Bourne üçlemesi dünya çapında 945 milyon dolarlık gişe hâsılatı getirdi.  
“Kimliksiz” daha mütevazı bir bütçeyle çekilmiş bir film. Gizemli ve kafa karıştırıcı hikâyesi ser verip sır vermeyen kurgusuyla seyirciyi ilk andan son sahneye kadar nefessiz bırakıyor.  Yine de izledikten sonra onca “kaçma-kovalamaca”’nın aslında sıradan bir macera filminde de pekâlâ bulunabileceğini düşünüyorsunuz. Liam Neeson gibi Taken (2008),Kinsey (2004) ve Schindler's List (1993)  gibi filmlerde canlandırdığı birbirinden çok farklı karakterlerle aldığı dokuz Oskar heykelciğinin hakkını verdiğini kanıtlayan bir oyuncunun böyle bir filmde neden yer aldığını da merak ediyorsunuz. Film, çok az farkla Bourne Identity’nin yeniden çevrimi gibi görünmekten kurtulamıyor. En önemlisi suikastçilerin motivasyonu tam olarak verilememiş. Bütün bir filmi anlamlı kılabilecek çok can alıcı noktalar atlanmış.
Liam Neeson dışındaki oyuncular sanki yardımcı rollerde oynayan ikinci sınıf aktörler gibi geri planda bırakılmış.(Şüphesiz sinemaseverler Aidan Quinn’i kadrajda daha çok görmek isterdi.)Yönetmen, kimliği ele geçirilen, yersiz yurtsuz kalıp hastanelerde öldürülmeye çalışılan bir adamın dehşetini (oyuncunun ustalığına rağmen)anlatmada başarısız olmuş.  
Başının üstünde beyaz bir haleyle dolanan iyilik meleği taksici kız(Diane Kruger) ise yine korkuyu ve kapana kısılmışlığı yansıtmada yetersiz kalmış. Üstelik seyirci olarak Harris karakterinin hayatını kurtaran bu kızcağızdan neden yardım istediğini durup dururken tanımadığı insanların başını derde sokmasının esbab-ı mucibesini de anlamamız mümkün değil. Mesela hava alanından otele gelirken çantasını unutmasına sebep olan hayli konuşkan Türk şoförü bulup “ben yanımda karımla gelmedim mi kardeşim?” diye sorsa belki daha mantıklı olabilirdi.  Yönetmenin Berlin deyince hem direksiyon sallayıp hem de ergenlik çağındaki akrabalarına hayat dersi veren Türkleri hatırlaması da ilginç bir anektot. 
January Jones’a gelince, film boyunca Billy Wilder’ın  Double Indemnity ‘sinden fırlamış  bir Barbara Stanwyck  imajı görüyoruz. Femme Fatale görünümü vermede oldukça başarılı olan tasarımcıların aksine Jones’un performansı akılda kalıcı değil. 
Unknown‘un mantık-esneten yapısı senaristlerin akla uygun bir açıklama getireceği beklentisini maalesef karşılayamıyor. Uluslar arası bir seminerin ortasında bir tanınmış kişileri öldürmeye cüret edebilecek çok fazla güç var olduğu gerçeği Pelikan Dosyası’nda “Onlar Onlar” diye sürekli dile getirilenin hükümetler, gizli servisler, dış güçler ya da silah tüccarları gibi karmaşık örgütlenmeler olduğunu düşündürmeyi başarıyordu. Unknown bu büyük planın arkasındaki gücü karanlıkta bırakmakla kalmıyor. Açıklama getirmekte oldukça pasif kalıyor.  
Filmde en iyi performanslardan birini sergileyen Bruno Ganz ve The Man’s  Club’ dan hatırlayacağınız Frank Langella’lı sahne izlenmeye değer. Aksiyonun bolluğu ve ünlü oyuncuların gücüyle bile vasat bir yapıma imza atan yönetmen her nasılsa gerilimli atmosferi ve beklenmeyen sonuyla aksiyon ve macera severlere diken üstünde dakikalar yaşatabilecek bir yapım ortaya koymayı başarabilmiş. Hayal kırıklığı değil, ama büyük bir başarı da değil. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar