Babalar ve Evlatlar

Türk Sineması, üniversitelerde tek başına ders konusu olan bir sektör. Yerli dizi sektörü ise başlı başına bir tartışma konusu. Son yıllarda çeşitli ulusal kanallarda edebi adaptasyonlar ve yeni nesil mafya-intikam hikayeleri dahil birçok yapım çıktı karşımıza. Mahsun Kırmızıgül’ün son bombası “Babalar ve Evlatlar”  da bu  yeni yapımlardan biri.
İlk bölümünü geçtiğimiz günlerde izlediğimiz dizi, bir saatin içine sığdırdığı on filmlik konuyla belli ki rayting duvarını aşmayı garantileme derdinde. Dizinin konusunu merak edenler için kısaca özetlemek istiyorum: Aslan Demirel (Serdar Gökhan) mafya işlerinden elini eteğini çekmiş bir restaurant sahibidir. Aslan ‘ın oğullarından Burhan (Murat Ünalmış) 12 yıl önce eski kabadıyalardan Tahsin’in (Erol Demiröz) oğlu Eyyo’yu bir pavyon şarkıcısı olan Gönül’e (Didem Balçın) tecavüz ettiği için öldürmüştür. Hikaye olayın nasıl gerçekleştiğini anlatan flashback (geriye dönüş) sahnesinden sonra Burhan’ın hapisten çıkmasıyla başlar. Aslan, hem Burhan’ı hem de diğer oğullarını korumak adına Tahsin’e kan parası öder. Ancak Tahsin’in oğulları bu işin peşini bırakmaya niyetli değildir. Aslan’ın oğullarından Soner (Ümit İbrahim Kantarcılar) ile Tahsin’in kızı Ferah (Deniz Baysal) aynı üniversitede okumakta ve aşk yaşamaktadır. Burhan’ın hapisten çıkması hem aileyi ve  Gönül ile kızı Zeynep’i (Ceren Hindistan) bir araya getirir.
Çekimleri Niğde Aksaray ve İstanbul’da yapılan dizi, Brezilya dizilerini aratmayan bir ilişkiler silsilesine ve olmadık tesadüflere gebe bir olaylar zincirine sahip. Mesela, Gönül ile Aslan’ın arkadaşlarından Şahin (Taner Barlas) yıllardır yasak bir aşk yaşıyor. Cevher (Fatma Girik) ve Tahsin arasında da dile gelmemiş kıvılcımlar çakmakta. Tabii bir de Gönül’ün kızı Zeynep ile Burhan arasındaki çocukluk yıllarına dayanan  bir mesele var. Yetmiyormuş gibi Yılmaz’ın kardeşi Damla-Zeynep-Burhan-Yılmaz dörtlüsü de ilerleyen bölümlerde bir aşk dörtgenine saplanacak gibi görünüyor. Soner ve Ferah’ın koca ülkede nasıl aynı şehirdeki aynı üniversitede -onca insanın içinde nasıl olup da birbirlerini buldukları- karşılaştıkları da merak konusu doğrusu.
Elimizde odasında Deniz Gezmiş resmi asılı bir Burhan, (ideolojik bir yanını göremediğimiz karakteri neden bağlantılandırdıkları şu an için meçhul)Ramiz dayıyı aratmayan özlü sözleriyle tüylerimizi diken diken eden bir Aslan, oğlunun hapse girmesinden sorumlu tuttuğu tecavüz maduru kadına ve kızına kötü gözle bakan bir Cevher, Tahsin’e kadın entarisi göndererek mafyalar arası savaşı kızıştıran Gargamel kılıklı bir Abdo var. Bütün bu karakterlerin üzerine Hollywood’dan ödünç alınmış narrative motivationless (hikaye motivasyonsuz-kısaca yönetmene malum olup gökten zembille inen hikayenin gidişatında yeri olmayan) sahneler -sürekli ortaya çıkan İstanbul manzaraları- var. Sinemada genellikle metaphor yaratmak için kullanılan bu sahnelerin dizideki amacını anlamak mümkün değil. Yönetmen herhalde bir filmde gördü beğendi ben de yaparım dedi.
Fatma Girik acılı vefalı anne rolünde her zamanki oyununu sergilerken, Murat Ünalmış ve deneyimli oyuncu Serdar Gökhan’ın oyunculuklarına diyecek yok. En çok beğenilen oyunculardan biri de Ferah’ın dengesiz abisi rolündeki Mert Turak. Ceren Hindistan’ın kadroya neden dahil edildiğini ise tabir-i caizse Allah biliyor. Ses tonundan mimiklerine kadar oldukça zayıf bir oyunculuk sergilediğini söylemeye gerek yok.
“Damar” tabir edilen şarkılar, racon, delikanlılar, kabadayılar, pavyon felsefesi, dilendirilen kapkaçcı çocukların dramı gibi bir dolu alışılagelmiş Yeşilçam konusuyla donanmış Babalar ve Evlatlar’ın ailemizin modacısı Hakan Akkaya’nın deyimiyle halkımızdan onay alması için ‘bir tık’ daha dokunaklı olmasında ve tam biteceği sırada ‘Amannn bitmee’ tezahüratlarıyla ekranlarımıza yeniden kazandırılan efsanevi dizi Unutulmaz’dan ders almasında fayda var. Entrika konusunda da Dallas, Muhteşem Yüzyıl, Ezel ve Vahşi Güzel tavsiye olunur.
Scorsese’nin mafyalarını aratmayan kabadayıların, abisine silah verip, hak müstahak sana der gibi “Ben silah taşımayacağım. Ben insan gibi yaşayacağım” cevabını alan kardeşlerin, “Elin kanlı ortalıkta koku yayma” babında özlü sözlerin, “Bir daha çal Sam. Eski günlerin hatırına” edasında söylenmiş “Yavaşla Sülo” repliklerinin hortuma kapılmış parçalar gibi uçuştuğu bir dizi “Babalar ve Evlatlar”. Ve sizi temin ederim kesinlikle Dostoyevski’nin Babalar ve Oğulları’yla ilgisi yok. Sadece isim benzerliği...

Yorumlar

Popüler Yayınlar